2011/08/26

Bayram gelsin hoşgelsin.

Renkli giymek nasıl bir insanın ruh halini olumlu yönde etkiliyor ve pozitif enerji saçması konusunda destekliyorsa, puantiye de aynı kutsal görevi seve seve yapan desenlerden biridir.
Saygılarımı sunarım!


Bugün herkes bir tatil havasına girmiş, 
bir daha uzun bir süre ramazan olsun kurban olsun 9 gün tatil yapma imkanı bulamayacak olan çalışanlar adeta deli danalar gibi nereye gidelim planları yapmış.


Bizim bayram tatillerimiz - genellikle - şehir dışında olan her iki ailenin de bir bayram birine, bir bayram diğerine gidilmesi suretiyle el öpme ve her türlü "ay ne kadar zayıflamışsın, ay sen kilo mu aldın, sacların ne kadar uzamış, aa Erman da göbek yapmış" muhabbetlerine maruz kalsak da keyifle ve bol yeme-içme-ziyafet çekme tadında geçer.
Ama onun tadı da ayrıdır ;)
El öpme merasimi ve herkesi hoşbeş etme kısmı hariç!


Tatile çok susadıgım zamanlarda "amaaaan şimdi kim memlekete gidecek, atlasak da bir deniz memleketine gitsek ya" dedigim çok olur, her ne kadar Samsun Karadeniz'in en güzel deniz şehri olsa da!
Ama annemle babamın yerine koyduğumda kendimi, hemen uyanıveririm denizli hayallerden. Evlat bu özlenmez mi?
Ben anne olsam çocugumu dizimin dibinden ayırmazdım sanırım, bırakın evlenip başka şehirlerde yaşayıp bide bayramdan bayrama görüşmeyi..

Tabi bu sadece kıssadan hisse kısmı :)
Bayramların hep yaz mevsimine denk geldiği şu dönemlerde tabiki de deniz güneş ve kumun keyfini çıkarmak isteyeceğiz.
Peki bunun için ne yapıyoruz?
Bayramdan önce x bir zamanda şehirdışında yaşayan ailelerimizi görüyoruz ki bayramda bir daha gitmeye gerek kalmasın, sonra da tatilin tadını çıkarıyoruz :)

Biz Antep'e gidiyoruz, Ju'mun memleketine. 
Tabi niyetimiz hem ziyaret hem ticaret.
Bayram dönüşü Mersin'e uğrayıp denizle son bir kez vedalaştıktan sonra Ankara'nın bozkırlarına geri dönmek niyetindeyiz.
Antep diyince ağzınızın suları akmaya başlamış ve fıstıklı baklava olsun, kebap olsun hayallere dalıp gitmiş olabilirsiniz,
ama bi saniye henüz post bitmedi.
Daha puantiyeli bebe yaka gömleğim ve kendinden kolyeli broşumdan bahsetmeden nereye gidiyorsunuz?




Broşum biraz önce de bahsettiğim gibi kendinden kolyeli, o yüzden kolye takmadım :)
Twist'te bu broşa ilk görüşte aşık olmuştum.
Bence dünyanın en şirin inci kolyeli gömlek kombinli broşu bu, üstelik benim \o/
Ve gömleğim.. 
hem bebe yaka, hem puantiyeli, hem de tabiki nar çiçeği w/



Açlık bastırdığından mütevellit bugün çekim için mekan bulma konusunda kasmadık ve çektik arabayı bir otoparka.



Ordan oraya koşturdum durdum şöyle mi dursam böyle mi dursam diye düşünerek.
o sırada da bunlar çıktı malzeme olarak :)


Klasik pozumu da verip gidiyorum.

Herkese aileleriyle sevdikleriyle bol eglenceli, gezmeli, yüzmeli ve ziyafetli bir bayram diliyorum.
Uzun yola çıkanlar! aman diyim dikkatli gidin, her bayram acı haberlerle tv izlemek istemiyoruz ;)


Ha bu arada unutmadan, ailesiyle aynı şehirde yaşayıp günde beş vakit onlarla olan arkadaşlar, siz tabiki de tatile gidebilirsiniz, 
biraz nefes almaya ihtiyacınız var çünkü :)


oldu iyi bayramlar hepimizeeee..

2011/08/24

Gölge Oyunu

Ne giydiğiyle orantılı olarak değişir insan denen canlının ruh hali.


Yeşil eteğimi ne kadar sevdiğimi söylememe gerek yok sanırım, 
kırmızı papilerim de aslında yeni olup kuytularda kalmış ve giymeyi unutmuş olduğum kıymetlilerim.
Zara'dan 2435 ay önce alıp ancak giyme fırsatı bulduğum boğum boğum bluzumla bir araya gelince,
aslında birlikteyken uyumsuz görünebilecek bu 3 renk bir anda süper bir uyum ve ruh hali yarattı!





Yine bir iş çıkışı akşamı, yine aynı inşaat çalışması ortamı.
Ama her gelişimde biraz daha geliştiğini görüyorum ve bu beni üzüyor.
Yakında burası da insanlarla dolup taşacak ve hiçbir gizemi kalmayacak.
Olsun Ankara'da her yer bozkır, her yer potansiyel inşaat mevki..


Örgü çantam 23455 sezon öncesinin.
Yıka yıka kullan diye yazabilirlermiş içindeki kullanma kılavuzuna.


Ve bu kombindeki en değerli parçalarımdan biri bilekliğim.
El emeği göz nuru, telkari
Hani bazen belki size de olur.
Birşeyi kaybettiğinizi sanırsınız,
ara tara tırım tırıs hiçbir yerde bulamazsınız.
Sonra o daha önce 18 kere baktığınız yerlerden birinden çıkıverir karşınıza!
İşte tam da bu sabah başıma böyle birşey geldi.
Aylardır kayıp sandığım ve her aklıma geldiğinde içimi cızlatan bilekliğim bir anda pırtlayıverdi diğer bilekliklerimin arasından.
Eşeğini kaybettirip sonra buldurma hikayesinin bir değişik versiyonu.
İlginç...





Başlıktan da anlaşılacağı üzre bugünün konusu gölge oyunu.




Ramazan münasebetiyle Hacivat-Karagöz ikilisi falan bekliyorsanız şimdiden söyleyeyim yanıldınız.
Bu başka.
Sen kollarını iki yana açarken, gölgen arkaya uzatır kollarını.
Ya da sen çantanı yere bırakırsın, gölgen koluna çantasını takmış gezer.
Teknoloji böyle bişi işte :)
Benim gölge oyunum da bu, başrolde sadece ben, yani annemin bana hep hitap ettiği şekliyle aslında Hacivat! :)



Bu aralar işimde gücümde monotonlukta sınır tanımayan bir hayat yaşamaktayım.
İçimdeki tek kıpırtı, Püre.
Işınlanma teknolojisini en çok isteme sebeplerimden biri!
Hani böyle ışınlansam da mesainin orta yerinde eve gitsem, kızımla iki oynayıp yuvarlanıp sonra tekrar hoooop bilgisayar başına geri dönsem diyorum.



Yakın bir zamanda kızımla çekim yapmayı planlıyorum. 
Anne-kız, tek fark bizim kız biraz fazlaca tüylü ^.^
Çok pamuk şekeri, çok mülayim kendisi bu aralar.
Kedi sahibi olanlar bilir, gölge gibilerdir.
Sen nereye o oraya. 
içinizden "kafa nereye biz oraya" geçiyor olabilir, sorun değil.
Bazenleri onu yiyesim geldiği bile oluyo severken.
Dün severken ağladım sana bişi olursa ben naparım gerekçesiyle.
Bağlanmak güzel de, fazlası zarar işte..

2011/08/23

Trend raporu: Gömlekler çıksın meydane!

Dikkat! 
Önümüzdeki birkaç sezon boyunca gömlekler her yerde olacak.
Hatta öyleki benim gibi gömlek sevmeyenler bile gömleklenecek.
Nasıl mı?
O kadar çok seçenek varki,
gömlek diyince öyle aklınıza sadece takım elbise içine giyilen, önünde sıra sıra düğmesi olan dik yakalı tek renkli kıyafetçik gelmesin.
Hatları yumuşatılmış ve en bebe yakalısından tutun, filmlerde yataktan apar topar çıkan genç ve güzel bağyanın üzerine iliştirdiği erkek arkadaşının gömleğine kadar.

Şimdi bakalım menümüzde neler varmış.

1. Cicili bicililer
Özellikle de bir yerlerinden fiyonk pırtlayanlar ya da kalp, puantiye, çiğ tanesi gibi desenleri olanlar her türlü kabulümdür, başımın üstünde yeri vardır!


Birçok markanın lookbookundan da farkedeceğiniz üzere sonbahar-kış sezonu oldukça erkeksi kadınlarla dolup taşacak, smokinini giyen çıkacak evinden.
Markette falan papyonlu kadın görebilirsiniz, şaşırmayın derim.
Yakada, manşetlerde, hatta cep kenarındaki puantiye detayını es geçmeyelim lütfen!


 Her ne kadar maskülen görünse de içinde mutlaka cicili bicili birkaç ayrıntı taşımalı.
Biraz kalp, biraz da fiyonkun kime ne zararı olabilirki mesela?


Hem bebe yaka, hem bulutlu.
Bu kadar sevimlilik yetmemiş üstüne bide paraşüt deseni eklemişler.


2. Cepliler
Evet yanlış görmüyorsunuz, bu sonbahar ve kış o tiril tiril şifon gömlekler giyilecek.
Hönk hönk öksürüyor olabiliriz ama tarzımızdan taviz vermeyiz diyeceğiz.
Bence bu cepli gömleklerin cebinde mendil taşımak faideli olabilir sıhhi açıdan :)




Dahası var, geliyor..
Şifon olduğu yetmezmiş gibi, omuzlardan da dekolte verecek gömlekler.
Bu akım Ankara'nın soğuğunda ne kadar etkili olur bilinmez ama benim ricam lütfen güzel omuzlu bayan arkadaşlar giysin de gözümüz gönlümüz açılsın bizim de..


Puantiyeler içindeki bu şirinlik muskası cepli gömlek de seçeneklerden biri. Şık bir kalem etekle giyilebildiği gibi jeanlerle de pek uyumlu kombinler yaratılabilir.
İşin içinde puantiye varsa zaten sonuç otomatikman güzeldir 

3. Fular yakalılar
Gömlekte dik yaka olayını nedense ben hiç kadınsı bulmuyorum.
Kadın dediğin yumuşacık hatları olan, belki biraz salaş ama mutlaka kumaşı ve dikimiyle kalitesini gösteren gömlekler giymeli.


Turuncu & Bordo ikilisine de alışın derim, her ne kadar benim alışmam mümkün gözükmese de.


Boyundan bağlanan kocaman fiyonklu yakalar bence bir kadını en kadın gösteren ögelerden biri.
Küçükken annelerimizde gördükçe özendiğimiz ve annemizin evde olmadığı zamanlarda aynanın karşısına geçip serbest çalışmalar yaptığımız o gömlekler, etekler, fularlar, özellikle de topuklugiller!
Şimdi hepsi tekrar gün yüzüne çıkıyor. 
Giyelim, giydirelim. 
Küçük kızları da şimdiden özendirelimki, annelerine kıyafetlerini attırmayıp bir kenarda saklatsınlar, gelir elbet zamanı!


4. Çizgililer 
Özellikle kadınlarda takım elbise ve smokin popülaritesinin arttığı şu dönemde kullanılabilecek en güzel tamamlayıcılardan biri olabilir.


beetlejuice, beetlejuice, beetlejuice
"3 kere çağırırsam çık ortaya " modeli.



ve tabiki hem çizgili, hem şifon, hem salaş, hem cepli.


Bir de şöyle düşünün, çizgili gömlek hiçbir zaman modası geçmeyecek yegane cicilerden biri.
Edinmekte fayda var!




5. Uzunlar
Bayanlar bu sene XXXL senesi, bırakın 34 beden muhabbetlerini, hemen gidip bir büyük beden mağazasından şöyle en cicisinden gömlek edinin.
Ya da alışılmışın dışına çıkın ve sadece erkek arkadaşınıza/babanıza/eşinize hediye almak için girdiğiniz erkek reyonuna bu kez kendiniz için girin.
Kışın kalın çoraplar ve botlarınızla en yakın dostunuz olacak çünkü onlar.









Deri ya da simli taytlarla da uzun gömlekler çok güzel olacak.
Karınca kararınca wishlistim içinde de yer alıyor zaten kendileri 




Hiçbir zaman modası geçmeyen, bir sezon giyilip kenara atılmayan, herşeyle kombinlenebilen pratik cicileri seviyorum.
Gömlek böyle birşey, ütülemesi de olmasa!

2011/08/22

Çeşme Marina Hatırası


Bu ve bundan sonra göreceğiniz tüm fotograflar, hayatımda en keyif alarak gezdiğim, en eğlenerek poz verdiğim ve her köşesini resmedip herkese saatlerce anlatmak istediğim bir Çeşme gününe ait. 
Adeta görmemiş Çeşme'ye gitmiş, neresini tutup koparacağını şaşırmış gibi.

2011/08/20

Alaçatı & AquaNar



Bugünkü renklendirmemizin adı AquaNar.
Bu kapı Alaçatı'daki herhangi bir evin kapısı. 
Yanlış anlaşılmasın, normal şartlar altında hiçbir zaman komşumun kapısı önünde fotoğraf çektirmem.
Ama resmen eteğim beni buraya getirdi, çok uyumluyuz diye fısıldadı kulağıma, kıyamadım yazık!



Ne eteğim mi?
Çok mu sevimli? Biliyorum, herşeyin farkındayım. Bizim aramızda ayrı bir aşk var onunla 






Bu sokak ve bu kafe sanırım Alaçatı sokaklarının en sevimli dekora sahip mekanlarından biri.
O beyaz duvardaki sarı pencereler de nedir öyle yaaa, bu kadar da sevimli olunmazki ama!
İnsanın kafasını içeri sokası geliyo içerde kimbilir ne güzel şeyler vardır diye düşünerek. 
Halbüsü bildiğin taş duvar.



Sokaklardan birinde gezerken - herkesin ayrı bi derdi var işte -
biz acaba nerde, hangi kapı pencere önünde, hangi masanın kenarında fotograf ceksek diye gezinirken hayranlık içinde,
iki tane ablam evlerinin penceresinden kafaları sarkıtmak suretiyle camdan cama konuşuyolardı.
"Akşama taze fasülye yaptık, ama Ahmet pilav istemedi yanına. Salata yapcas heralde"
diyodu ablam öbür ablaya.
Öbür abla da
"Biz heralde balık yiycez bugün, hiç yemek yapacak halim yok" diyodu en miskin haliyle.


Yani Alaçatı, 
sadece pahallı restoranlar, butik adı altında cebinizi feci yakacak özel tasarım giysiler satan mekanlardan ibaret değil,
bi dükkana giriyosun 600 TL'ye pantolon satan dükkanlar,
hemen o sokağın devamında da bu camdan cama konuşan ablalar var.
Böyle de uçurum var.




Ha bide tabi cumbalar var.


İşte böyle canlarım benim. Anlat anlat bitmez. Çok şey anlatmiyimki seneye de anlatcak bişeyler kalsın bence.
Hadi bakalım.