2017/01/31

HappyMoon's Ankara'da!


Geçen gün bir yazı okumuş ve çok gülmüştüm. “Ankara, şehriyle ünlü bir soğuktur.” demiş birisi. Hakkaten öyle ama! Yapacak hiçbir aktivite olmadığı gibi, soğuktan başka bahsedecek konumuz bile yok nerdeyse. Haliyle Ankara insanları olarak biz de kendimizi yeme-içmeye veriyoruz. Sevdiklerimizle muhabbetin dibine vurabileceğimiz rahatlıkta mekan arayışındayız hep.

İşte tam da bu noktada sosyal medya imdadımıza yetişiyo ve “kim nereye gitmiş, o café’nin nesi meşhurmuş, diğer café’nin nesi kötüymüş, çocukla gidilir miymiş, gidersek ne yedirebilirmişiz”lere kadar uzanan kocaman bir sorular-cevaplar zinciri sunuyo bize.

Lezzetli yemekler, göz alıcı ve iştah kabartan menüler artık ulaşılabilir şeyler. Amaç sadece karın doyurmaksa zaten, Ankara’da en alakasız restorana bile girseniz mideniz şen bir şekilde ayrılırsınız mekandan. Ama işte özellikle bizim gibi tüm haftasını çalışarak geçiren ve her şeyi sığdırabileceği tek zamanı haftasonu olan insanlara; sıradışı menülerden ziyade, sevdiklerimizle saatlerce vakit geçirebileceğimiz konforu ve güleryüzlü hizmeti sunan mekanlar lazım.

İşte o sayılı mekanlardan biri olan HappyMoon’s ailesiyle de tesadüfen bir haftasonu Panora Avm’ye gittiğimizde tanıştık. 1999 yılında Kadıköy’de minik bir dükkan ile başlamış ve bugün 15 şubeye kadar ulaşmış kocaman bir restoranlar zinciri. Çok da etkileyici bir başarı hikayeleri var! Gidip Zülküf Bey’i bulmanız ve bizzat kendisinden o hikayeyi dinlemeniz gerek! Mesela “HappyMoon’s” adı, markanın sahibi ve genel müdürü olan Hüseyin Aymutlu’nun soyadından esinlenilerek koyulmuş! İşiyle kendini özdeşleştirmeye nefis bir örnek!

Her yaş grubuna ve her damak zevkine hitap eden tatlarla dolu bir menüleri var. “Hızlıca bir şeyler yiyip alışveriş yapmalıyım” diyene de, “Arkadaşlarımla yiyip içip geniş geniş oturmak istiyorum” diyene de, “Café De Paris soslu bonfilenin yanında mutlaka şarabım olmalı” diyene de, herkese yetecek kadar çeşit ve herkesi mutlu etmeye yetecek kadar güleryüzlü hizmet var HappyMoons’ta!


Ela’nın uykudan yeni uyanmış ve son derece enerjik (evet o koltukların üstünde koşan çocuk Ela’ydı:P ) haliyle ben annesi olarak baş edemezken, cafenin tüm çalışanları biz rahatça yemeğimizi yiyebilelim diye seferber oldu adeta. Abilerden biri sürekli çilekli sürprizler yaparken, bir abla da boya kalemleri ve defterle gelip Ela’ya ayrı bir masada hem boyama yaptırdı hem köftesini yedirdi diyeyim, siz ilgi ve alakanın ne düzeyde olduğunu ordan hesap edin:)

Hep soruyorsunuz ya “Asiyeanım biz Ankara’da yeniyiz, hangi mekanları önerirsiniz?” diye, “Ela’yla birlikte nerelerde yemek yemeyi tercih ediyorsunuz?” diye, “arkadaşlarla altın günümüzde buluşmak için güzel bir café arayışındayız, var mı önerebileceğiniz bir yer? Ama güzel bir yer olsun ki güzel fotoğraflar da çekebilelim” diye. Burdan toplu haber vermiş olayım, o mekanlara bir yenisi daha eklendi kızlar! 

Gözümüz aydın olsun, bir sonraki şubeleri de Çayyolu’nda olsun inşallah:)




  

  

  

2 yorum:

bütün yorumlar başımın tacıdır, severim ben onları ^.^